
Sitemize hoşgeldiniz.
Tarih: 04-25-2025
Saat: 18:35
Mevlana Celaleddin-i RumiGel, Gel, Ne Olursan Ol Yine Gel,İster Kafir, İster Mecusi, İster Puta Tapan Ol Yine Gel,Bizim Dergahımız, Umitsizlik Dergahı Değildir,Yüz Kere Tövbeni Bozmuş Olsan Da Yine Gel. |
P | S | Ç | P | C | C | P |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | |
7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 |
14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 |
21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 |
28 | 29 | 30 |
Mesnevî ya da Mesnevî-i Manevî (Farsça: مثنوی معنوی), Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin altı ciltlik Farsça eseri. Mesnevî, doğu klasik edebiyatında, uyakça müstakil beyitlerinin ikişer mısraı kafiyeli bir şiir tarzıdır ve muhtelif şairlerin neşrettikleri birer ‘Mesnevî’ vardır. Yalnız, Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin çağından beri, Mesnevî dendiği zaman bu kitap olduğu anlaşılıyor.[1]
Yazımına 656 yılından evvel başlanılan eser, Divan-ı Kebir ile birlikte Mevlânâ külliyatının ekseriyetini teşkil eder. Mevlânâ’nın “Birlik Dükkânı” addettiği Mesnevî, içinde Hint, İran, Yunan, Roma mitolojisi; Yaradılış Destanı, erenlerin kıssaları, âşık masalları, halk öyküleri barındıran; “dünya cenneti”nde insan hürriyetinin anahtarlarını ardışık öyküler içinde vermeyi gaye edinmiş bir eserdir.
Mesnevi’yi Hüsameddin Çelebi‘nin isteği üzerine yazmıştır. Katibi Hüsameddin Çelebi’nin söylediğine göre, Mevlana, Mesnevi beyitlerini Meram’da gezerken, otururken, yürürken, hatta semâ ederken söylermiş. Çelebi Hüsameddin de yazarmış. Eserin yazılmaya başlanması da enteresandır. Bir gün Mevlâna’nın dostu ve halifesi Hüsâmeddin Çelebi; Hakîm Senâî’nin Hadikatü’l-Hakîka ve Ferîdüddîn-i Attâr’ın Mantıku’t-Tayr gibi eserlerinin büyük şöhret bulduğunu, insanların bu eserleri zevkle okuduklarını, Mevlâna’nın da böyle bir eser yazması ve bu eserin hem insanlara faydalı olması, hem de Mevlâna’dan hatıra kalması arzusunu dile getirir. Mevlâna, Hüsâmeddin Çelebi’den önce bu ilhamı almıştır; sarığının kıvrımları içinden Mesnevî’nin ilk on sekiz beytinin yazılı olduğu kâğıdı çıkarır, Çelebi’ye verir. Eserin yazılmasına böylece başlanır. Artık Mevlâna yolda yürürken, sema hâlindeyken, hamamda otururken, her an ve her durumda Mesnevî beyitlerini söylüyor; Hüsâmeddin Çelebi de yazıyordu. Mevlâna akşam söylemeye başlıyor, gün ağarıncaya kadar devam ediyor, Çelebi de şevkle yazıyordu, ilk cilt bittikten sonra Hüsâmeddin Çelebi’nin eşi ölür, iki yıl Mesnevî’ye ara verilir. 1264’de yazmaya yeniden başlarlar.
Her cilt tamamlanınca Hüsameddin Çelebi, yüksek sesle Mevlâna’ya okumuş, beyitleri birlikte gözden geçirerek düzeltmişlerdir. Mevlâna kendisine ilham ve teşvik kaynağı olan, bu eserin yazılmasında fedakârca hizmet eden sadık dostunu; Mesnevî’nin her cildinin ön sözünde derin bir samimiyetle över, onun şahsiyetindeki olgunluk ve güzelliği dile getirir, hatta altıncı cildin başında eserine Hüsâmî-nâme adını verdiğini söyler.
Böylece yaklaşık olarak 1259–1268 tarihleri arasında yazılan Mesnevî altı ciltlik dev bir eser olur. Beyit sayısı değişik nüshalarda farklı olmasına rağmen 25 600 civarındadır. Eser; aruz vezninin; “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla kaleme alınmıştır.
Mesnevî; çok yönlü, zengin bir eserdir. Muhtevasında; tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf, tarih, tıp gibi ilimlere ait konular, zamanın örf ve âdetlerine dair bilgi ve birçok hikâye mevcuttur. Bazı hikâyeler; Kelîle ve Dimne, Ferîdüddîn-i Attâr’ın Esrâr-Nâme ve İlâhî-Nâme’si, Salebî’nin Kısasu’l-Enbiyâ’sı, Gazzâlî’nin İhyâu Ulûmi’d-Dîn’i, Şems’in Makâlât’ı gibi eserlerden alınmıştır. Az sayıda hikâye de halk arasında söylenilen anonim türdendir.
Mevlâna, bu eserde; gerçek bir rehber olarak iyi ve kötü, doğru ve yanlış karşılaştırması ile sebep-sonuç ilişkisi içinde eğitici niteliğini gösterir. Bu mukayeseler; melek-şeytan, adalet-zulüm, alçak gönüllülük-kibir, doğruluk-hile ve yalan, cömertlik-cimrilik, çalışmak-tembellik, kanaat-hırs, başkalarının kusurlarıyla uğraşmak-hoşgörü, öfke/acele-sabır gibi onlarca konuya dairdir.
Mesnevi’nin dili Farsça‘dır. Halen Mevlana Müzesi‘nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunulan en eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25.619 dir.
Mevlânâ tarafından bizzat yazıldığı için, Mesnevî’nin ilk on sekiz beytine Mevlevîler pek büyük bir ehemmiyet veririler.[4] Aşağıdaki, Türkçe’de Mesnevî’nin önemli şarihlerinden biri sayılan Abdülbaki Gölpınarlı‘nın tercümesiyle Mesnevî’nin Mevlevîlerce eserin bir tür özetini teşkil eden bu ilk on sekiz beytidir:
Dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor; ayrılıkları nasıl anlatıyor.Diyor ki: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla erkek de ağlayıp inlemiştir, kadın da.Ayrılıktan parça parça olmuş bir gönül isterim ki iştiyak derdini anlatayım ona.Aslından uzak kalan kişi, buluşma zamanını arar durur.
Ben her toplulukta ağladım, inledim; iyi hallilerle de eş oldum, kötü hallilerle de. Herkes kendi zannınca dost oldu bana; İçimdeki sırlarımı ise kimse aramadı. Benim sırrım, feryâdımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o ışık yok. Beden candan, can da bedenden gizli değil; fakat kimseye Cânı görmeye izin yok. Ateştir neyin bu sesi, yel değil. Kimde bu ateş yok ise, yok olsun o kişi. Aşk ateşidir ki neye düştü; aşk coşkunluğudur ki şaraba düştü. Ney, bir dosttan ayrılana eştir, dosttur; perdeleri, perdemizi yırttı-gitti. Ney, kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede; Mecnun’un aşk hikâyelerini anlatmada. Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehri kim gördü? Ney gibi bir solukdaşı, bir iştiyak çekeni kim gördü? Bu aklın mahremi, akılsızdan başkası değildir; dile de kulaktan başka müşteri yoktur. Gamımızla günler geçti, akşamlar oldu; günler yanışlarla yoldaş kesildi de yandı-gitti. Günler geçip gittiyse, de ki: Geçin gidin, pervamız yok. Sen kal ey dost, temizlikte sana benzer yok. Balıktan başka herkes suya kandı, rızkı olmayanın da günü uzadıkça uzadı. Ham, pişkin, olgun kişinin hâlini hiç mi, hiç anlayamaz; Öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselâm. Mevlana Mesnevi- 6 cilt;indirmek için:http://rapidshare.com/files/28286568…asoer.rar.html |
” | |